Edebiyat Okumaları – Metin 1

Kategori: Metafor | 0

Sophokles / Antigone
Antigone, eski Yunan trajedisinin tipik örneklerinden biridir. Sophokles’in en eski trajedisi olduğu söylenir. İlk defa M.Ö. 422 yılında temsil edildiği bildirilir. Metinde adları geçen Hephaistos, Yunanlıların ateş tanrısıdır. Çam ağacından yaratıldığına inanıldığı için, alevlerinin çıralı olduğu söylenir. Nike zafer tanrısıdır, törenlerini süslü zafer arabalarıyle yapar. Ares, Romalıların Mars dedikleri savat tanrısıdır. Aşağıdaki parça, eserin baş tarafından bazı sözleri kısaltılarak alınmıştır.

Antigone
(Yunanistan’da tanrılara karşı işlenmiş birçok günahlara sahne olan Thebai şehrinde, devleti birer yıl nöbetle idare eden iki genç hükümdar vardır: Polyneikes ve Eteokles. Bunlar, şehrin eski kralı Oidipus’un inkisarına uğramışlar, ihtiyar kral ölürken, “Bu iki kardeş birbirinin kanına girsin!” diye beddua etmiştir.Kardeş hükümdarlar, beklenen felâkete uğramamak için, ilkin birbirlerine İyi davranırlarken, bir yıl, Eteokles, kendini daha kuvvetli bularak, hükümdarlık nöbetini kardeşine bırakmaz.

Bunun üzerine Polyneikes, Argos şehrine gider. Argos kralının kızıyla evlenir. Yanına altı kumandan daha alarak, askeriyle Thebai’yi kuşatır. Savaş esnasında iki kardeş kaderin şevkiyle karşı karşıya gelir, birbirlerini öldürürler.
Kralsız kalan Thebai’ye, ölen kardeşlerin dayıları Kreon hükümdar olur. Fakat, iki kardeşten yalnız Eteokles için gömme töreni yapılmasını, Polyneikes’in tavas meydanında bırakılarak, vahşi hayvanlara yem olmasını emreder.

Yunan trajedisinde, sahnede halkalanıp, bir ağızdan şarkı ve ilâhi söyleyen bir koro bulunur. Koro, aynı tiyatroda, bazen çoğunluğun duygu ve düşüncelerini bir ağızdan söyleyen zengin bir sahne elemanıdır. Antigone’nin ilk sahnelerinde ise, şehrin ihtiyarlarından kurulmuş bir koro, bu hadiseyi söyle anlatır;

Koro – Parla ey güneş, ey güzel ışık, yedi kapılı Thebai şehri seni hiç böyle görmemişti. Bugün keyifle meydana çıktın. Alün günün içinde göründün, Dirke ırmağının coşkun sularında dolaştın ve Argos’tan silah-lanıp gelen beyaz kalkanlı düşmanı, dizginleri koyverip alabildiğine kaçmaya sevk ettin.

Bu düşmanı, Polyneikes bize karşı ve haksız bir dava için ayaklandırmıştı ve kartal gibi acı sesler çıkararak yurdumuza saldırıyorlardı. Kalkanlarının kar gibi beyaz kanatlarına sığınmışlar ve bol bol silâhlanmışlardı. At yeleli miğferleri vardı.

Çatılarımızın üstünde yükseklerde süzülüyorlardı, öldürücü mızraklarıyla, açılmış kocaman bir ağız gibi, yedi kapımızın deliklerini tehdit ediyorlardı. Fakat korkunç ağzının hırsını kanımızla söndürmeden ve hepimizin etrafını Hephaistos’un çıralı alevleri sarmadan kaçtılar. Zeus, onların coşkun bir nehir gibi saldırdıklarını ve manasız gururla altın silâhlarım şakırdattıklarını görünce, mazgallara ilk inen ve orada zafer nâraları atan adama ateşini fırlattı.

Harp tanrısı Ares, başkalarına da başka türlü haddini bildirdi. Yedi kapıya yedi kumandan dikilmişti. Bunlar, silâhlarını muzaffer bıraktılar. Yalnız aynı anadan doğan ve aynı kanı taşıyan iki kardeşi içinde, birbirlerine aynı kuvvette iki mızrak fırlatarak, müşterek ölümde birleştiler.

îşte bu sırada şanlı tanrı Nike, zafer arabalarıyla dolu Thebai şehrine neşe içinde tekrar geldi. Bunun için artık bugün harbi hiç düşünmeyelim. Bütün mabetlere her gece şarkılar söyleyerek gidelim ve danslarıyla Thebai’yi yerinden oynatan Bakkhos bize rehberlik etsin.

İşte bakın, Kreon, yurdun bugünkü hükümdarı, Tanrıların sebep olduğu yeni hadiseler üzerine buraya geliyor. Acaba nasıl bir karar onu tellâl çağırtarak burada ihtiyar meclisini toplamaya sevk etti?

Kreon – Yurttaşlarım! Tanrılar, çetin fırtınaların kucağına olan şehrimizi tekrar selâmete çıkardı. Ben de sizleri buraya topladım! Oidipus’a, ve aramızdan ayrılınca oğullarına nasıl sadakat gösterdiğinizi biliyorum. Şimdi onların ikisi de birbirlerini vurup, uğursuz bir cinayetin şevkiyle aynı günde öldükten sonra, ölenlerin en yakın akrabası sıfatiyle devletin idaresi ve krallık tahtı bana kaldı.

… Ben, -her yerde hazır ve nazır bulunan Zeus şahit olsun ki- vatandaşlarımın saadetini bozacak bir şeyin yaklaştığım görünce asla susmayacağım, vatanımın düşmanlarından kendime dost seçmeyeceğim.

Şunu iyi bilirim, bizim selâmetimizi gözeten bu vatandır. Ancak onun emniyetli kucağında sahici dostlar elde edebiliriz. Ben böyle hareket ederek Thebai’yi yükselteceğim. Oidipus’un oğulları hakkında halka ilan ettirdiğim şey de bununla alâkalıdır. Bütün şehre ilân edildi ki bu, vatanı, atalarının Tanrılarını ateşe verip yok etmek isteyen, intikamını akrabalarının kanıyla söndürmek ve sizi kölelik zincirine vurmak isteyen, Polyneikes için kimse matem tutmayacak ve mezarında ayin yapmayacaktır. Cesedi mezara konmayacak ve köpeklerle kuşlar tarafından yenecektir. Bunu böyle istiyorum. Mücrimler hiç bir zaman benden iyilerin gördüğü mükâfatı görmeyecektir. Fakat vatanın iyiliğini isteyen herkes, ölümünde de hayatında da benden her zaman en yüksek itibarı görecektir.

Koro Başı – Ey Kreon, Meneikeus’un oğlu, demek şehrimizin dostu ile düşmanını ayrı tutmak istiyorsun! Ölüler hakkında da biz yaşayanlar hakkında da her emri vermek senin elindedir.

Fakat, ölen krallarının kız kardeşleri, Antigone, bu fikirde değildir. O, ölüm olayından sonra, mağlup kardeşine verilen cezayı doğru bulmaz. Onun da, tanrıların ve vicdanların emrettiği şekilde gömül-mesini ister.

Nitekim, sahnede bu konuşmalar olurken, bir muhafız nefer, nefes nefese gelerek, meçhul bir insanın, yeni kralın emrine rağmen, ölünün üzerine toprak örttüğünü, onu, dinin emri gereğince takdis ederek gömdüğünü haber verir. Kreon hiddetlenir. Bu hareketi birisinden para aldığı için bizzat muhafızın yaptığını söyler. Muhafız, geri dönüp suçluyu aramak zorunda kalır. Biraz sonra, yanında Antigone olduğu halde tekrar sahneye gelir:

Koro Başı — Ne inanılmaz şey! Bir mucize mi görüyorum? Tanıdım, artık inkâr edebilir miyim? Antigone, Oidipus’un bedbaht çocuğu. Ne oluyor? Yoksa hükümdarın emrine aykırı hareket ettiğin için mi seni böyle tutup getiriyorlar? Böyle bir çılgınlık yaparken mi yakalandın?
Muhafız — İşte o işi yapan budur. Ölü ile meşgul olurken yakaladık. Kreon nerede?
Koro Başı — İşte, sarayından çıkıp tam zamanında geliyor!
Kreon — Ne oluyor? Neden tam zamanında geliyormuşum?
Muhafız — Efendimiz, mezar başında uğraşırken yakalanan bu kızı getirdim. Artık onu al, kendin sorguya çek, ne istersen yap. Ben, kabahatsiz olduğum için, cezadan pek haklı olarak kurtuluyorum.
Kreon — Getirdiğin bu kızı nerede ve nasıl yakaladın?
Muhafız — Ölüyü defnetmek istiyordu. Hepsi bu kadar.
Kreon — Bundan emin misin? Ne dediğini biliyor musun?
Muhafız — Mezardan mahrum ettiğin adamı gömerken gördüm. Açık ve sarih olarak anlatabildim mi?
Kreon — Sen, başını yere eğip duran! Bu işi yaptığını itiraf mı, yoksa inkâr mı ediyorsun?
Antigone — Ben yaptım, itiraf ediyorum, hiç bir şeyi inkâr etmiyorum.

Metin Üzerinde Çalışmalar:
1. Yukarıdaki metni olay örgüsü bağlamında özetleyiniz. Eserden okuduğunuz bu iki parça da dikkatinizi çeken nedir? Sizde haksızlık duygusunu ne uyandırıyor? Niçin? Eserin sonunu merak ediyor musunuz?
2. Koro, güneşi nasıl karşılıyor? Buradaki metinde aslında koro neyi temsil ediyor? Niçin abartılı cümleler kuruyor? Thebai şehri kurulalı beri güneşin bu kadar parlak olmadığı doğru olabilir mi? Koro niçin öyle söylüyor? Bu sözler, aslında kim için kimin ruhu için ve bu ruhun hangi halini belirtiyor?
3. Kreon’un, krallık hakkını geri almak için savaşan hükümdarın ölüsü
verdiği cezayı doğru buluyor musunuz? Yeni hükümdar, bunu neden böyle yapıyor? Parçada bir şehir ölçüsünde de olsa bir vatan anlayışı var mıdır? Nasıl?
4. Antigone dayısını emrini niçin dinlemez? Kardeşinin cesedini insan onuruna aykırı bir şekilde kuşa kurda yedirmez ve gömerek yeni kralın karşısında bununla öğünür. Niçin?
5. Vicdanın yazılı olmayan kuralları mı vardır? Sivil itaatsizlik nedir?
6. Antigone vicdanının yazılı olmayan sarsılmaz kanunlarını, devletin yüksek menfaatine ve siyasi kanunlarına karşı savunurken yeni kral Kreon, Antigone’yi ölüme mahkûm eder ve Antigone bu karar infaz edilmeden önce intihar ederek hayatına son verir. Bu olaydaki sivil itaatsizlik, yönetimin vermiş olduğu karardan çok, insan onuru kavramına Antigone’nin verdiği anlama ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Antigone, Kreon’un kardeşine ölüm cezası vermesine ve bunu yerine getirmesine karşı çıkmaksızın, sadece ölünün ortada bırakılmasının insan onuruna aykırı olduğunu savunmaktadır. Suçlu bile olsa ölünün insan onuruna aykırı bir şekilde sergilenmesine razı olmamıştır. Antigone’nin eyleminde, hiçbir şiddet unsuru bulunmadığı gibi, davranışı nedeniyle verilen cezayı da göze almaktadır. Antigone’nin bu davranışındaki temel yaklaşım iki farklı açıdan değerlendirilebilir:
a.Bireyci veya anarşist nitelikte basit bir başkaldırma,
b.Evrensel bir ahlâk yasasının açık ve etkin bir yansıması olan ahlâk bilincinin, vicdanın bir ifadesi.
7. Bu nokta da ahlak kurallarını tartışınız…
8. Ahlakın çeşitleri var mıdır? Ahlakın çeşitleri varsa bu ayırım ya da fark neden önemlidir?

Yorumlar kapalıdır.